Ulaşılabilen bilgiler ışığında İlçemizin M.Ö. 3. bin yılda Anadolu’da hüküm sürmüş bulunan Luvi’lerden itibaren yerleşim alanı olarak kullanıldığı bilinmektedir.İlçedeki bazı yer adlarının Luvi dilinde kullanılan ve hala bölge insanı tarafından kullanılması bu anlamda toponomik (yer adları bilimi) ve kültürel bağlantıyı desteklemektedir.Kerkeli:yüksek doruk gibi.Luvilerden sonra bölgede Likya egemenliği devam etmiştir.İlçemiz sınırları içerisinde bulunan ve Likya ülkesinin önemli kentlerinden olan Balbura antik kentindeki kalıntılar bu bölgenin önemli yerleşim alanlarından olduğunun göstergesidir.Yine ilçemiz sınırları içerisinde farklı alanlarda antik dönem eserlerine rastlamak mümkündür.Ören,Asar,Asarcık,Öreneğrek, Dibektaş gibi yer isimleri bu gerçekliği önemli oranda desteklemektedir.Yine erken Roma ve Bizans dönemine ait kalıntılar mevcuttur. İlk çağlarda Antalya körfezinin batısı ile Dalaman Çayı’nın doğusu arasında kalan bölgeye Likya denilmekteydi. Önceleri bölgede Likyalılar egemen olmuşlarken daha sonraları sırasıyla Persler, Büyük İskender İmparatorluğu, Mısır’da kurulan Ptomelar ve Roma egemenliğine girdi. Likya tarihsel coğrafyasının kuzeybatı ucunda yer alan Cybria, Bubon Balbura ve Oinoanda güç birliği hareketi, başkenti Patara olan Likya bölgesinin içerisinde tetrapolislik olarak yönetilmiştir. Patara antik kenti içerisinde bulunan “Yol kılavuz Anıtı” üzerindeki Tlos, Oinoanda Balbura’dan gelip Trimili üzerinden Cibrya’ya ifadesi’ndeki Trimili yerleşim alanı bugün yaşadığımız Dirmil’dir
Kaldı ki Cybria, Bubon, Balbura üçgeni arasında kalan bu bölgenin, antik çağa ait kalıntıları ilçenin doğusunda ve Üç Meşe mevkiinin kuzeyindeki yerli halkın “Gavur Beşiği” dediği alan, Dirmil’in çok eskiden itibaren yerleşmeye açık olduğunu göstermektedir.Gavur Beşiği antik alanı için şu yaklaşımlar mümkündür:Büyük bir kısmı höyüksel bir alan içinde olan yerleşmenin, çevredeki antik alanlardan teknik olarak hiçbir farkı yoktur. Kullanılan teknoloji ve sanat anlayışı diğer komşu antik kentlerle örtüşmektedir. Hatta kentin büyük bir kısmının toprak altında olması, buranın çok daha eski dönemlere ait olduğu konusunda önemli bir ipucu oluşturabilecektir. Antik kentin kurulduğu alanın Cybira-Bubon- Balbura’ya bağlanan yol güzergahı üzerinde olması da dikkat çekicidir.
Yine kentin Dirmil Ovası’nın yukarı ve başlangıç kısmında oluşu ilk çağ şehir yerleşmelerindeki su kaynaklarına yakınlık, jeopolitik hakim tepe, tarım alanlarını işgalden uzak olma ve savunma güvenliği ilkelerine tam uygunluk göstermektedir. Bu noktada “Gavur Beşiği” antik alanının, Cybria-Bubon-Balbura arasında ve bu üç kenti birbirine bağlayan bir köprü, bir ara olarak kabul etmek imkân dahilindedir.
Yine ilçe merkezinin kuzeyinde Koca Çayır bölgesinde az da olsa pişirilmiş topraktan yapılmış kırık kalıntıların varlığından şu sonucu çıkarmak mümkün görülmektedir. Oyuk Dağı’nın erozyon havzasında bulunan, anılan bölgenin daha geniş ve kapsamlı bir antik alan olduğu ve buranın Oyuk Dağı Evrencik deresinde oluşan erozyon sonrasında alüvyal birikimlerle örtülmüş olabileceği kanaatini uyandırmaktadır.
Yine Durasılar bölgesindeki dibek taşının kullanım alanına bakıldığında buraya yakın antik yerleşmelerin varlığına yardımcı olacak niteliktedir. Bahsi geçen “Dibek Taşı” yaklaşık 50x50 cm boyutunda ve daha çok katı yiyeceklerin öğütülmesinde kullanılan antik bir yaklaşım içermektedir.
Erken Roma dönemi açısından Patara vilayetinin içinde Trimili adlı önemli kayıtların varlığı da dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bulgulardan birisidir.Anadolu’da Likya bölgesel egemenliğinden sonra kurulan Roma hakimiyeti Kavimler Göçünden sonra yerini Bizans egemenliğine bırakmıştır.Erken Osmanlı döneminde bölgede Hamitoğullarının Gölhisar beyi Mehmet ve Yunus bey hakimiyet kurmuşlardır.. 13 ve 14.yy’ larda özellikle Aydın Eyaleti’nden çok sayıda konar göçer değişik sebeplerle ilçemize göç etmişlerdir. 18.yy’da Aydın Vilayeti’nden ilçemize göç eden ve ilçemizdeki bir çok sülalenin atası durumundaki Şeyh Mehmet Emin Aydıni(İbiş Efendi) uzun yıllar ilçemizde yaşamış ve zaman zaman gittiği Seydişehir’de vefat etmiş, Akyurt mezarlığında medfundur.Göç eden bu gruplar bu gün ilçemizin demografik yapısının şekillenmesinde önemli paya sahip olan ve yaşayan sülalelerdir. İbiş Efendiler,Kulalar Mollaveliler(Devletlioğulları),Ayanlar(Gökçeoğulları),Mustanlar,İbiller,Sarıhaliller Dirmil’in en eski sülalelerinden bazılarıdır.Anadolu’nun yurt edinilmesinden sonra Oğuz Türklerinin bir çok kolu bu bölgeye yerleşmişlerdir.İlçemizdeki yer adları (Kayıcık Pınarı, Horzum Çukuru,Yazır Alanı,Beyalanı,Banaz,Zabur Alanı,)Türkmen boylarının bu bölgede uzun zamandır yerleştiklerinin göstergesidir.
İlçemiz Batı Torosların geçit vermez dağlarıyla ve yüksek platolarıyla kaplı olduğundandır ki uzun yıllar konar-göçerlerin yurdu olagelmiştir.Bu durum aynı zamanda göçer sürüleri vasıtasıyla endemik bir çok bitkinin ilçemize taşınmasında da etkili olmuştur.İlçemizin bir çok bölgesinde Yörük mezarlarının bulunuşu(Akçataş,Beyalanı,Arap Mezarlığı gibi.) bu iddiamızı doğrulamaktadır.19 ve 20. yüzyılın ilk yarısında uygulanan ‘kayı sığırcılığı’ bu konar göçer anlayışın bir tezahürüdür.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde özellikle tımar sisteminin bozulması ve ortadan kalkmasından sonra; ilçemizde ilk muhtarlık 1839 yılında kurulmuş ve ilk muhtar olarak Hacı Mustafa Efendi seçilmiştir. 1876 yılında Tefenni kazasının kurulmasından sonra bu kazaya bağlı olarak idare edilmiştir. Dirmil; Konya Vilayeti Burdur Sancağı Tefenni Kadılığı Armutlu Nahiyesine bağlı bir karye(köy) olarak yönetilmiştir Bu dönemde dışarıdan çok sayıda göç hareketi yaşanmıştır.Kazaklar ,Kazakistan’dan;Göçerler Korkuteli Göçerler köyünden;Tekeller,Korkuteli Tekekozağacı köyünden;Kavçarlar ve Yeniömerler,Fethiye Eldirek köyünden;Göverler Fethiye Doğanlar köyünden,Çepeller,Fethiye Ahatlı köyünden;Nalbantlar,Denizli Tavas’tan ve Hacı Abdullahlar,Fethiye Karaçulha’dan ilçemize yerleşen bazı sülalelerdir.19.yüzyılın ikinci yarısı İbiş Efendiler ile Hacıömerler sülalelerinin hakimiyet mücadelesiyle geçmiştir.19. yüzyıl ortasında Dirmil’deki hane sayısı 154 olarak kayıtlara geçmiştir.H.Kuzucu Dirmil ss 60-64
İlçemiz özellikle tarım ve hayvancılık tabanlı çok sayıda meslek erbabının yetiştiği;marangoz, değirmencilik,demircilik,bakır işlemeciliği,dokuma gibi geçim kaynaklarının egemen olduğu bir tarım ve ticaret yerleşimi olarak öne çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ayanlık sisteminin çok hızlı gelişmesiyle birlikte bölgede de önemli ölçüde ayanlık sistemi gelişmiş ve büyük toprak sahibi yeni zümreler ortaya çıkmıştır. Öyle ki şu anda Dirmil Köprüsü olarak adlandırılan yerden Arpaderesi’ne; Maşta köyü Esiri ovasına,Fethiye Çobanisa köyü Karabayır mevkiine kadar geniş alanlarda hakimiyet kurulmuştur. Bu ayanların etkinliği 1950 yıllarına kadar devam etmiştir.
1319(1901) - 1321(1903) tarihli, Maarif-i Umumiye Salnamelerinde Konya vilayeti, Burdur sancağı, Tefenni kazası, Dirmil karyesindeki (köyündeki), üç adet medreseye ait özet bilgiler şu şekildedir: Sait Efendi tarafından yaptırılan, Süleyman Efendi’nin müderrislik yaptığı, medrese bugün Hacı Muhittin Öztürk ve oğlu Hacı Sait Öztürk’ün evleri arasında yapılmıştır. Medresenin 15 öğrencisi olmuştur. Ancak bugün medresenin kalıntılarına ait hiçbir bulgu yoktur. Müderris Süleyman Efendi tahminimizce 1326 (1910) yılında vefat etmiştir. Evlatlarından hayatta olan da yoktur. Süleyman Efendi oğlu Niyazi Öztürk çok uzun süreler Yemen’de savaşa katılarak geriye dönmüştür. Bu sülaleden bir kişinin Rodos Adası’na eğitim görmeye gittiği ve orada kaldığı; buradaki sülalenin üyelerinin kişi adlarının aynı şekilde Rodos’ta da mevcut olduğu; Hacı Muhittin Öztürk’ün teknik konularda son derece başarılı bir kişi olduğu, sülalenin şu anda yaşayan üçüncü kuşak fertleri tarafından ifade edilmektedir.
İkinci medrese, köy ahalisi tarafından bugünkü çarşıya yakın bir bölgede yaptırılan İbil Osman oğlu Nasuh Efendi’ye ait olan 10 öğrencisi bulunan medresedir. Müderris İbil Osman oğlu Nasuh Efendi 1947 yılında vefat etmiştir
Üçüncü medrese, Kızılyaka köyünde yine köy halkı tarafından yaptırılan Halim Efendi medresesidir. Medrese bugünkü Kızılyaka Eski Camii’ne yakın bir alanda yapılmıştır. 25 öğrencisi olan medresenin şu anda hiçbir kalıntısı yoktur.Bununla birlikte Kızılyaka yolu üzerinde Dershane yanı ve Hamam Önü mevkiinde medrese olarak bilinen mevkide de medreselerin olabileceği tahmin edilmektedir.
1. Dünya savaşı’nda bölgede herhangi bir işgal olayı olmamıştır. Ancak 1911-1922 arasındaki savaş yıllarında birçok insanımız, bütün Türkiye’de olduğu gibi ya şehit olmuş ya da gazi olarak geriye dönmüştür.O kadar ki Çanakkale savaşlarında veya Yemen’de her sülaleden ortalama en az bir kişi savaşmış çoğu da geriye dönememiştir.Hatta o yıllarda cenazeleri bile kadınların defnettikleri ifade edilmektedir.İlçemizdeki şehit ve gazilerimizin anısına Dirmil Hacıyaran Mevkiinde Dirmil Hacıyaran Şehitler ve Gaziler Anıtı; ilçemizden Emin Göçer çocukları tarafından yaptırılmış ve 10.08.2009 tarihinde açılmıştır. 1914’te Muhtar Sarıhalil zade Hacı Mustafa ‘nın öldürülmesinden sonra onun eşi Ümmügülsüm Erkan uzun yıllar muhtarlık yapmıştır. İstiklal savaşında yayınlanan Tekalif-Milliye emirleri gereğince toplanan malzemeler Göçer İsmail Ağanın develeriyle Burdur'a akadar taşınmıştır.Böylece Dirmil halkı İstiklal savaşına her anlamda destek vermiştir.Dirmil’deki az sayıdaki gayri müslimler mübadele yasasından sonra Dirmil’i terk etmişlerdir. 1930 ve 1940’lı yıllar yoksulluğun had safhada olduğu bir dönemdir. Uzun bir savaştan çıkmış olan toplum, kısa sürede kendisini toparlayıp tekrar üretime hemen geçememiştir. Yıllardır ekilemeyen topraklar, el sanatları, küçük atölyelerin hemen faaliyete başlaması uzun zaman almıştır. İnsanların çoğu karın tokluğuna da olsa büyük toprak sahiplerinin kapısında çalışmak zorunda kalmışlardır. 1950’den sonra en önemli olaylardan birisi “Çiftçiye Toprak Kazandırma Kanunu” çerçevesinde Ali Çavuş “Eryavuz”un muhtarlığı döneminde yaylada Yalınova-Çeşmeönü arasının bütün köylüye tarla olarak dağıtılmasıdır.1950’den sonra tarımda makineleşmenin artması ve arazilerin küçük parçalara ayrılmasına bağlı olarak 1960’lı yıllardan sonra yurtdışına işçi göçü yaşanmıştır.Benzer durum 1980’li yıllardan sonra sahile sebzecilik ve inşaat malzemesi ticareti için gerçekleşmiştir.Yine aynı dönemlerde farklı nedenlere bağlı olarak Dirmil’den dışarı giden sülaleler olmuştur.Karaoğlanlar,Toslar,Deli Ahmetler gibi. Dirmil’de 1955’ten İtibaren belediye kurulmuş ve ilk Belediye Başkanı da Kazaklardan daha önceleri köy katipliği ve merkez camii imamlığı yapan Kamil Şentürk olmuştur.Batı Akdeniz’in bu şirin kasabası 1990 yılında hiç de alışamadığı bir isimle Altınyayla olarak ilçe olmuştur.